Sağlıklı beslenme içeriği, uzmanlar tarafından, bol meyve-sebze ve balık içeren ılımlı alkol tüketimi ile birlikte minimal düzeyde kırmızı et tüketimi şeklinde tanımlamaktadır. Gıda ithalatının sürdürülebilirliğini sorgulanırken et ve et ürünleri üretiminden kaynaklanan gaz salınımını azaltmak için vejetaryen diyet uygulamanın ne kadar sürdürülebilir olduğunu sorgulamaya başlamaktayız.

Bütün bu meyve ve sebzeleri gerçekten etten daha sürdürülebilir olarak etiketleyebilir miyiz?

Gıdanın sürdürülebilirliğinin ölçülmesi için yapmamız gereken ilk şey yediğimiz gıdanın çevresel etkilerini düşünmektir. Çünkü topraklarımız ve kullandığımız kaynaklar, yediğimiz gıdaların sürdürülebilirliğini belirlemektedir. Bunu ise gıda tedarikçilerinin kullandığı karbon ayak izi yöntemiyle yapabiliriz.

Gıda israfı, karbon ayak izini çok büyük ölçüde arttırmaktadır. Bozulabilir taze meyve ve sebzelerin taze et ve balıklara kıyasla atılma ihtimali daha yüksektir. Bu da gıda israfına neden olmaktadır.

Vejetaryen diyet gerçekten en iyisi mi?

Vegan veya vejetaryen beslenmenin çevre için en iyisi olduğunu ne yazık ki söyleyemiyoruz. Sera gazları ve karbon ayak izini artıran tek etmen et tüketimi değildir. Tüm dünyadaki tarıma elverişli alanların yaklaşık %12’sinde üretilen pirinç, çok fazla metan ürettiği için en büyük bitki karbon ayak izlerinden birine sahiptir.

Vegan, vejetaryen, flexitarian ya da bunların kombinasyonları olarak hangi beslenme planı uygulanırsa uygulansın hem evde hem de tedarik zincirlerinde meydana gelen günlük gıda israfı herhangi bir diyeti sürdürülebilir olmaktan çıkarabilir.

Şu anda gıdaların daha az atık oluşturarak üretildiğine dair bir sertifikasyon mevcut değildir. Ancak kendi çabalarımızla azaltmayı ve daha iyi koşulları taahhüt eden tedarikçilerle işbirliği yapmayı hedefleyebiliriz.

Kaynak