En basit şekilde bu soruyu arama motorlarına yazınca başlıklar bile “Evet, ayrılmaz ikililer!” diyor ama biraz da satır aralarına bakıp neden ayrılmıyorlar, unutulan başka şeyler de var mı masaya yatıralım.
Sadece besin kısıtlaması ile yapılan çalışmalara göre;
Çok düşük kalorili diyetler (ÇDKD) ile düşük kalorili diyetlerin (DKD) etkinliğinin incelendiği bir çalışmada ÇDKD kullanılarak sağlanan ağırlık kayıpları ilk 4-6 hafta içerisinde 2 kg/hafta, daha sonraki 6 aylık zaman diliminde yavaşlayarak 0.8 kg/hafta düzeyinde bulunmuştur. DKD uygulaması ile birlikte “zayıflamayı gerçekten isteyen ve inanan” bireylerin, vücut ağırlık kaybı ve ağırlık korunumunda ÇDKD uygulayan gruba göre daha başarılı oldukları bildirilmiştir.
Çok düşük kalorili diyetler uygulamak ağırlık kaybında avantaj sağlamıyor.
Schoeller, 12 hafta süresince yüksek protein ve düşük ve/veya orta düzeyde karbonhidrat içeren diyetlerin uygulandığı bireylerin düşük yağ-yüksek karbonhidratlı diyet uygulanan bireylere göre daha fazla ağırlık kaybettiğini bildirmiştir. Buna karşın, yapılan bazı çalışmalarda, uzun süreli dönemde (>1 yıl), düşük yağlı (<% 30) veya düşük karbonhidratlı (<% 50) diyet tüketen bireylerin ağırlık kayıpları arasında farkın bulunmadığı bildirilmektedir.
Yüksek protein ve düşük/orta karbonhidrat içeren diyetler uzun dönemde düşük yağlı diyetlere göre daha avantajlı değiller.
Dansinger ve arkadaşları, BKİ’leri 27-42 kg/m2 arasında değişen, 160 katılımcıya rastgele yöntemle farklı tipte diyetler (Atkins diyeti-karbonhidrat içeriği kısıtlanan, Zone diyeti-makro besin öğeleri dengeli, Weight Watchers diyeti-enerjisi kısıtlanan diyet, Ornish diyeti-yağ içeriği kısıtlanan diyet) uygulayarak yaptıkları çalışmada, bireylerin ağırlık kayıpları değerlendirilmiş. Buna göre, 1 yılın sonunda bireyler Atkins diyeti ile 2.1-4.8 kg, Zone diyeti ile 3.2-6.0 kg, Weight Watchers diyeti ile 3.0-4.9 kg, Ornish diyeti ile 3.3-7.3 kg kaybetmişlerdir. Bütün gruplarda ağırlık kayıplarının benzer olduğu, vücut için faydalı olduğunu bildiğimiz ve azalmasını istemediğimiz iyi kolesterol (HDL-K) düzeylerinde %10 azalma saptandığı; diyetlerin kan basıncı ve kan glukoz düzeylerini etkilemediği bildirilmiştir.
Popüler diyet uygulamalarıyla ağırlık kaybıyla beraber iyi kolesterol düzeylerinde de azalma görülüyor. Bu durumun toplam kolesterol miktarı içerisinde kötü kolesterol (LDL-K) yüzdesini arttırdığı göz ardı edilmemeli.
Zayıflama diyetlerinde bir diğer önemli nokta, öğünlerin düzenli tüketilmesidir. Chapelot ve arkadaşlarının, üç (3 ana öğün) ve dört (3 ana+1 ara öğün) öğün tüketen bireylerde vücut bileşimini değerlendirdikleri çalışmalarının sonuçlarına göre, öğün atlama ile vücut yağ kitlesinde artış olduğu görülmüştür. Yapılan bir başka çalışmada; sık aralıklarla öğün tüketiminin menopoz öncesi dönemdeki kadınlarda yağlanma ile ilişkisi bulunmazken, menopoz dönemindeki kadınlarda vücut yağındaki artış ile ilişkili olduğu saptanmıştır.
Menopozdan sonra hareket olmaksızın besin alımı ve öğün sayısının fazla olması yağlanmayı arttırıyor.
Diyet düzenlemesi olmadan sadece spor ile yapılan çalışmalara göre;
Yapılan bir çalışmada kadınların spor yapmasında etkili olan etmenler incelenmiş ve spor yapan kadınları spor yapmaya yönelten etkenlerin başında sağlıklı olma amacının geldiği ve daha sonra ise kilo vermek, fiziksel görünümü korumak, günlük sıkıntılardan uzaklaşmak ve boş zamanları değerlendirmek gibi etkenlerin kadınları spora yönelttiği görülmüştür.
Başka bir çalışmaya göre spor yapan kadınların % 50’si vücudunu oldukça sağlıklı görürken spor yapmayan kadınların %45’i az sağlıklı görmektedir ama her iki grup da %70 oranında vücutlarındaki yağ oranının çok olduğunu söylemektedirler.
Yapılan düzenli aerobik egzersizler erkek ve kadınlarda oksijenlenmeyi önemli düzeyde artırmıştır. Bu artışa rağmen tek başına egzersiz uygulamasının her iki cinsiyette de vücut kompozisyonunda olumlu değişimler sağlamak için yetersiz kalacağı söylenebilir.
Diyet düzenlemesinin spor ile desteklendiği çalışmalara göre;
Layman ve arkadaşları, 4 gruba ayırdıkları bireylerde (yüksek protein (1.6 g/kg) + düşük karbonhidrat; yüksek protein + düşük karbonhidrat + aktivite; yüksek karbonhidrat + düşük protein (0.8 g/kg); yüksek karbonhidrat + düşük protein + aktivite), çalışma sonunda yüksek protein + düşük karbonhidrat + aktivite grubunda vücut bileşimlerinde daha olumlu değişiklikler olduğunu saptamışlardır.
Diyet uygulaması ile davranış değişikliği tedavisinin karşılaştırıldığı bir çalışmada, ağırlık ortalaması 106 kg olan 76 şişman kadın rastgele olarak üç gruba ayrılmıştır. Birinci gruba diyet tedavisi, II. Gruba davranış tedavisi, III gruba ise kombine tedavi (diyet, davranış tedavisi ve egzersiz) uygulanmıştır. Tedavi sonundaki ağırlık kayıpları ortalaması sırasıyla; 13.1 kg 13 kg, ve 16.8 kg olarak bulunmuştur. Kombine tedavideki ağırlık kaybı farkı, diğer iki gruba oranla istatistiksel olarak önemli düzeyde bulunmuştur.
Diyet, davranış değişikliği tedavisi ve fiziksel aktivitenin etkinliğinin belirlenmesi amacıyla yapılan bir başka çalışmada ise; 118 birey (ortalama BKİ. 41.1 kg/m2), 3.3 yıl süreyle izlenmiş ve 8 hafta süreyle her hafta 75 dakika davranış tedavisi ve bir gruba ise düzenli egzersiz programına uygulanmıştır. Çalışmanın sonunda, bireylerin ağırlık kayıpları ortalaması 31.3 kg, takip dönemindeki yeniden ağırlık kazanımı ortalamaları ise 17.8 kg olarak saptanmıştır. Düzenli egzersiz yapanların % 50’si verilen ağırlıkları geri alırken, hiç egzersiz yapmayanlarda bu oran % 75.7 olarak bulunmuştur. Sonuç olarak, kaybedilen ağırlığın daha fazla egzersiz (günde en az 45 dak), daha az yağlı besin tüketme ve davranış tedavisinden daha fazla yararlanma ile korunabileceği saptanmıştır.
Bütün bu verilerin ışığında sadece diyet ve sadece spor uygulamalarının uzun dönemde avantaj sağlamadığı görünmekte. Diyet ve egzersiz kombinasyonu yalnızca diyet ile karşılaştırıldığında daha fazla kilo kaybı sağladığı görülüyor. Egzersiz kilo kaybının uzun süreli olmasına ve verilen kiloların korunmasına yardımcı oluyor.
Diyet, egzersiz ve davranış değişikliği
Son söz olarak obezite tedavisinin başarılı yürütülmesi için; “diyet, egzersiz ve davranış değişikliği” tedavisi olmak üzere üçlü bir programın doktor, diyetisyen, fizyoterapist ve psikolog gibi meslek gruplarından oluşan bir ekip tarafından uygulanması gerekmektedir. Programın etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla bireylere davranış değişikliği eğitimi verilmesi ve en az iki yıl süre ile izlenmesi gerekmektedir.
KAYNAK-1: Akbulut G, Rakıcıoğlu N. Şişmanlık tedavisinde güncel yaklaşımlar. Genel Tıp Derg 2010;20(1):35-42.
KAYNAK-2 : Tatar G, Tozoğlu E, Pehlivan Z. 20-40 Yaş Arası Çalışan Ve Çalışmayan Kadınların Spor Yapmalarını Etkileyen Bazı Faktörlerin İncelenmesi (Sivas İl Merkezi Örneği). Journal of Physical Education and Sport Sciences, 2009, 11.3.
KAYNAK-3 : Koruyucu Aytan G. Kadınların Spora Olan İlgilerinin İncelenmesi. Kastamonu Education Journal. (2013) Vol:21 No:2 777-790.
KAYNAK-4 : Balcı ŞS, Pepe H, Revan S, Arıkan Ş. Enerji Kısıtlama Diyeti Yapılmaksızın Uygulanan Aerobik Antrenman Programının Genç Kadın ve Erkeklerin Vücut Kompozisyonu Üzerine Etkileri. Türk Fiz Tıp Rehab Derg 2011;57:150-5.
KAYNAK-5 : Yalçın S. Görkem Büyüyor. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi (STED). (2003) Cilt:12, Sayı: 11. 434-436.