Anti-inflamatuar kelime anlamı olarak inflamasyon karşıtı anlamına gelir. Bu nedenle anti-inflamatuar diyet kavramının daha iyi anlaşılması için ilk önce inflamasyon kavramına birlikte göz atalım.

İNFLAMASYON NEDİR?

İnflamasyon, vücudun bağışıklık sisteminin enfeksiyon ve yaralanmalara karşı ortaya çıkardığı doğal bir tepkidir. Acı, terleme, ısı ve etkilenen organ veya dokuda beliren kırmızılık gibi semptomlarla kendini gösterir. İnflamasyonun acı ile kendini göstermeyen çeşidi kronik veya sessiz inflamasyon olarak adlandırılır. Vücuttaki inflamasyon süreci, hastalıklar ve beslenme oldukça bağlantılı kavramlardır. Özellikle kalp hastalıkları, alzheimer, diyabet, kireçlenme gibi ileri yaşlarda ortaya çıkan kronik hastalıklar ve bazı kanser türlerinin kronik inflamasyon ile ilgili olduğu bilinmektedir.

Tip2 diyabet ve obezite inflamasyonla bağlantılıdır. Adipoz dokuda oluşan inflamasyon, metabolik sendrom ve tip2 diyabet gelişimine yol açabilen kronik inflamasyonun gelişimine teşvik eder. Vücutta oluşan bu durum, inflamasyon seviyesini düşürücü anti-inflamatuar diyetin uygulanması ile tersine çevrilebilir.

ANTİ-İNFLAMATUAR DİYET İÇERİĞİ

Anti-inflamatuar diyet, beslenme şeklinin düzenlenerek vücuttaki inflamasyonu ve bunun yol açacağı sağlık problemlerini engellemek amacıyla uygunlanmaktadır. Bazı anti-inflamatuar diyet programlarında pro-inflamatuar adı verilen kronik inflamasyonu tetikleyecek besinlerin elimine edilmesi amaçlanır. Bu besinlerin bazıları mısır, yumurta, kırmızı et, buğday, soya olarak belirtilmiştir. Bu besinlerin her ne kadar pro-inflamatuar etkileri bulunsa da diyetten tamamen çıkarmak doğru değildir. Bu besinlerden tamamen yoksun bırakılan ekstrem diyet programları genelde kabul görmemektedir. Bunların yanında trans yağlar, rafine edilmiş şekerler, salam, sosis, alkolün de pro-inflamatuar özellik gösterdiği saptanmıştır.

Anti-inflamatuar diyetin en önemli faydalarından birisi vücutta kullanılan insülini dengelemektir. Diyetteki besin seçimini etkileyen birçok etmen vardır. Bunlardan bazıları: Gıdada bulunan yapısına göre yağ miktarları, esansiyel yağ asitleri miktarları, mineraller ve antioksidanların miktarı ve cinsi, glisemik indeksi ve glisemik yükü. Besinlere bu etmenlere göre belirli katsayılar verilmiştir. Bu katsayılara göre anti-inflamatuar özellik gösteren besinlerden en önemlileri su ürünleri, soğan, zerdeçal, havuç, brokoli, sarmısak, ceviz, badem, yeşil yapraklı sebzeler.             

Anti-inflamatuar diyet omega-3 ve polifenoller açısından zengindir. Omega-3 yağ asitleri inflamasyonu oluşturan interleukin 1beta (IL-1beta), TNF alfa ve interleukin-6 (IL-6) üzerinde baskılayıcı etki oluşturur. Bu nedenle günlük omega-3 alımı inflamasyona bağlı hastalıkların oluşumunda önemli bir rol oynar. Buna karşın omega-6 yağ asitlerinin herhangi bir anti-inflamatuar etkisi bulunmuyor. Günlük beslenmede omega-3 yağ asitlerinden EPA ve DHA’nın günlük olarak 2-3 gram alınması gerektiği belirtiliyor. Aynı zamanda patates, havuç, bezelye gibi nişasta içeriği zengin sebzelerden çok yeşil yapraklı sebzeler gibi nişasta içermeyen sebzelerden zengin olması öneriliyor. Beslenmenizde yer açacağınız sebze ve meyvelerin içerdiği polifenollerin inflamasyonun oluşumuna zemin hazırlayan maddeleri baskılayıcı etkisi bulunuyor.

Tüm bu faydaları gözetecek olursak anti-inflamatuar diyetin dengeli beslenme üzerinde de etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu diyetin tavsiyelerini dikkate alarak beslenme planımızı düzenlemek ileride karşılaşma ihtimalimizin olduğu hastalık risklerini düşürecektir.

Kaynaklar : 1, 2, 3, 4, 5